Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Barış Yavuz
Köşe Yazarı
Barış Yavuz
 

Dünya İnsan Hakları – Kadın ve İslam

   Dünya İnsan Hakları – Kadın ve İslam Yeryüzünde ki varoluşun temeli, yaşamın sürekliliğinde omuzlarında ağır sorumluluklar taşıyan bir fert, toplumun yetişip şekillenmesinde; bir öğretmen, sevgi harmanında yetiştirdiği evladına müspet davranış ve karakter yaklaşımını tesis etmek için fedâkârane bir duygu aktarıcısıdır ; Kadın !                 18. yy başları ile 19.yy ortalarına kadar;  Auguste Comte, Emilie Durkheim, Sigmund Freud, Toplumsal cinsiyet kuramlarını geliştirerek kadını tanımaya ve sosyal yaşamda kadına eşitlik getirebilmenin sosyolojik çabalarını, felsefeleri ile ortaya koymuşlardır.                 7.yy başlarında Cenab-ı Hak, Şâri ( Kanun Koyucu) sıfat-ı iktizasınca yeryüzünde, Hakkı hakim kılmak adına, unutulan değerleri hatırlatmak ve buyruklarını yenilemek maksatlı, kıyamet sabahına kadar hükmü berdaim olacak İslam’ı ilan ederek, mübelliği; Hz.Muhammed Mustafayı bizlere bahşetmiştir. Şeriâtullah’ında ( Kanunlarında) Yüce Allah Arap halkını muhatap alıp fakat tüm insanlığı buyruklarına teşmil ederek; kendinize gelin! Diyerek unutulan İbrahimî Vaazı ve suhuflarındaki sosyal yaşama dair yönergeleri yenilemiş ve adeta insanlığa  bir muhtıra irad buyurmuştur.                 İzzet-i İnsan, Fazilet-i Benî Âdem ;                 Varlıklar alemi içerisinde Cenab-ı Allah’ın eşref-i mahlukat ( en faziletli yaratılmış ) diyerek övdüğü mahluk; beşerdir, insandır. İnsan ise apaçık bir hüsran içindedir. ( Asr Suresi 2). Yüce Hâlik insanı diğer Mahlukattan tefrik etmiş ve  iki büyük hasleti; Akıl ve İrade-i Cüzziyye ile insanı faziletli kılmıştır. Zira insan bu iki hasleti kesp ettiğinde tarih sahnesinde toplumsal huzuru ve barışı tesis etmiş, uzaklaştığında ise karanlık çağlar zühur etmiştir. İnsan akıl ve iradesi neticesinde, faydalı ve zararlıyı tefrik eder ( ayırır ) bu sebepten Hukuk neş’et etmiş ( ortaya çıkmıştır), Doğru ile yanlışı tefrik etmesi sebebi ile İlimler inkişaf etmiştir. İyi ve kötüyü tefrik etmiş bundan mütevellit Ahlak tezahür etmiştir. Adalet ile zulmü tefrik etmiş bunun ile beraber Siyaset tebarüz etmiştir.                 Bu anlatılanlar içerisinde kadını, asabiyyet ideolojosinin ürünü olan ataerkil toplum yapısında hazin bir yerde mülahaza ediyoruz. Nesnel bir nazariyye ile, salt cinsellik bağı kurulan eş,erkek evlat doğurduğunda nispeten kıymetli, erkeği üzerinde etkisi olmayan, bireysel olarak toplumda hak sahibi olmayan, kendi kendine yaşamını idame ettiremeyen, cinsel etkinliği süresince, kocasını mutlu ettiği müddetçe kıymet verilen, erkek tarafından arasında kurumsal bir bağ olmaksızın üzerine çok sayıda eş alınan toplumun bir parçası olarak kadını mülahaza ediyoruz.                 Asabiyyet zihniyetinin meydana getirdiği radikal ataerkil toplum yapılanmasının derinliğini anlayabilmek adına bir darb-ı meseli hatırlatmak istiyorum. Araplarda babalar ilk çocuklarının adları ile anılırlardı. Bu çok yaygın bir adetti. Adeta ömür boyu kişiye izafe edilen sosyal bir mahlastı. İlk evladı kız olanlar için ise bu mahlas onlar için toplumda hayat boyu bir tahkir niteliği taşıyordu. Dolayısı ile bu sosyal eziklikten imtina ettikleri (kaçındıkları) için kız çocuklarını; adeta bir evcil hayvanı uzak bir yere araba ile götürüp bırakarak geri dönmek gibi, kız çocuklarını çöle bırakıp, bir kuyu kazıp kızlarını  boğazına kadar gömerek vicdanlarını, merhametlerini ve insanlıklarını da orada bırakarak dönerlerdi ve insanlık devam devam ederdi bazıları için. Konu ile alakalı Kuran-ı Kerimde Nahl Suresi 58-59.Ayetleri bizzat mezkur konuya ışık tutmaktadır. Yüce Allah, bu pozitif ayrımcılığı ayetin sonunda “ ne kadar kötü ve çirkin ”dir diye ifade ederek açıklamakta ve yanlışlığına vurgu yapmaktadır.                 Bir devrim, bin inkişaf                 Mükevvenatın müstakillen Hâliki ve Mâliki olan Cenab-ı Zülcelal Hazretleri, Âdemoğlu’ nun kendi kanununu yozlaştırıp, tahrif ederek insanların kendi kendilerine ettikleri bu zulme, eşitsiz yaklaşıma, o mukaddes muhtırası ile bir cevap veriyor… Yaratmış olduğu Âdemoğluna kıyamete kadar geçerli olacak bir buyruk irâd ediyor. Dünya yaşantısında; bireysel ve toplumsal huzur, refah ve saadetin tesisi, ebed-i istiragâhât olan Ahiret Hayatında ise namütenahi ikram ve ihsanlara kavuşabilmenin ip uçlarını, erkânını bizlere anlatan Kur’an-ı Hâkimi ile insanlığa son kez ve çok net kelâm ediyor. İslam nâzil oluyor, taassup yolu kapanıyor, toplumsal örf ve normlar adeta bir Devrim ile reforme oluyor. Kâinatın ilk en geniş kapsamlı ve uzunsoluklu devrimi; İslam inzal ediliyor ve bu devrim cihanşümul bir mefküre ile bir yetimin omuzlarında yükseliyor, yayılıyor.                 İslam ve Kadın                 Hz. Muhammed (sav) Cenab-ı Allah’ın Kur’an-ı Kerimde Âdemoğluna buyurduğu birçok vahyini yaşantısal örneklendirme yöntemi ile sîreten ( yaşayarak ) tebliğ ediyor. Kutlu Nebi Kadınlara yönelik ilk devrimini“ Sizin en hayırlınız, kadınlarına iyi davrananlardır” söylemi ile gerçekleştiriyor. Âziz ömrünün son demlerinde irâd ettikleri veda hutbelerinde dahi “ Kadınlarınız Allah’ın sizlere birer emanetidir…. “ hatırlatması ile İslam Devrimine gönül vermiş yüzbinlerce mücahide bunu unutmayınız dercesine vasiyet ediyor. Bu iki zaman arasında ise bir fert olarak Kadın toplumsal yaşamda hak ettiği yere yükseltiliyor. Ayaklarının altına cennet seriliyor. Mirastan pay sahibi edilip, en fazla bir erkeğin dört bayana kadar nikahlanması tahdid  ediliyor ( sınırlandırılıyor ). Kur’an’ın bir erkeğin dört kadına kadar evlenmesini emrettiği yönündeki düşünceler tamamen asılsız olup, oryantalistlerin islam tarihi ve hadis alanlarındaki çarpık, yanlış ve kasıtlı ifadelerinden neşet etmektedir. Nikah ve şartları ile kadın her yönü ile koruma altına alınıyor.                 Sosyo-Kültürel yozlaşma ile ortaya çıkan muharref “Kadın, namustur” anlayışı, İslam’ın özünde; “ Namus erkek ve kadın için eşdeğerdir”  şeklinde görülür. Taşra bölgelerinin sosyal aile yapılanmalarında yaygın olarak görülen erkeğin; müessir (yönlendiren) kadının; müesser ( yönlendirmelere teslim olan ) olduğu davranış formları, esasen sosyolojik nazariyye ( bakış açısı) ile değerlendirildiğinde; bunu da müselhem (bozulmuş) sosyo-kültürel anlayışların ortaya çıkardığı anlaşılır. İlaveten yalnızca kocanın, kadını üzerinde tehakümünün, haklarının olduğu anlayışı da yanlış bir ön kabul olarak sosyal yaşamda tatbik edilmekte ve bu idrak; muhtelif rivayetlere isnat edilerek ailelerimizin kültürel hafızasında yer etmektedir. Sevgili Peygamberimizden nakil edilen mütevatir Hadis-i Şeriflere ve tatbiklerine bakıldığında; eşlerin karşılıklı olarak birbirleri üzerinde sorumlulukarı ve hakları olduğu realitesi görülür.                  Bir gelin dinen kayınvalidesine, kayınpederine ve eşinin akrabalarına hizmet ve ihsan ile sorumlu değildir. Velev ki kayınvalide ve kayınpederleri yatalak hasta dahi olsa. Bu sorumluluk evlat olarak kocaya düşmektedir. Bir anne evladını doğurduktan sonra  onu doyurması ve emzirmesinden dinen sorumlu değildir. Mezkur misaller teksir (çoğaltılabilir ) edilebilir fakat önemine binaen ifadesi mucip bir hususu izhar etmekte fayda mülahaza edilecektir. Mezkur örneklerde kadın dinen sorumluluk taşımasa da; olaylara vicdanen, merhamet temelli bir yaklaşım sergilenmesi örfen icap etmektedir.                 Ortaya konulan, yaşamın gerçeklerinden teşkil edilen misaller; akademik ve ilmi yaklaşım gereğince tahkik edildiğinde:                 İslam’ın, kadınının özgürlüğünü tahdid (sınırladığı ) ettiği savı tamamen gerçekdışı kalmaktadır. İslami prensiplerin sosyal hayat içerisinde kadını evine mahpus ettiği düşüncesi, tamamiyle İslam’a bir iftira niteliği kazanmaktadır. İslam Medeniyet mefküresinde kadının pozitif ayrımcılık ile değersiz görüldüğü iddası, asılsız bir yalan olmaktan ileri gitmemektedir. Özünü İslam’dan ve doğrudan Allah (cc) den alan Şer’i Hukukun kadını muasır medeniyetler tasavvurunda, tahkir ettiği yaklaşımı mesnetsiz bir ütüyopyadır.  
Ekleme Tarihi: 16 Ağustos 2024 - Cuma
Barış Yavuz

Dünya İnsan Hakları – Kadın ve İslam

 

 Dünya İnsan Hakları – Kadın ve İslam

Yeryüzünde ki varoluşun temeli, yaşamın sürekliliğinde omuzlarında ağır sorumluluklar taşıyan bir fert, toplumun yetişip şekillenmesinde; bir öğretmen, sevgi harmanında yetiştirdiği evladına müspet davranış ve karakter yaklaşımını tesis etmek için fedâkârane bir duygu aktarıcısıdır ; Kadın !

                18. yy başları ile 19.yy ortalarına kadar;  Auguste Comte, Emilie Durkheim, Sigmund Freud, Toplumsal cinsiyet kuramlarını geliştirerek kadını tanımaya ve sosyal yaşamda kadına eşitlik getirebilmenin sosyolojik çabalarını, felsefeleri ile ortaya koymuşlardır.

                7.yy başlarında Cenab-ı Hak, Şâri ( Kanun Koyucu) sıfat-ı iktizasınca yeryüzünde, Hakkı hakim kılmak adına, unutulan değerleri hatırlatmak ve buyruklarını yenilemek maksatlı, kıyamet sabahına kadar hükmü berdaim olacak İslam’ı ilan ederek, mübelliği; Hz.Muhammed Mustafayı bizlere bahşetmiştir. Şeriâtullah’ında ( Kanunlarında) Yüce Allah Arap halkını muhatap alıp fakat tüm insanlığı buyruklarına teşmil ederek; kendinize gelin! Diyerek unutulan İbrahimî Vaazı ve suhuflarındaki sosyal yaşama dair yönergeleri yenilemiş ve adeta insanlığa  bir muhtıra irad buyurmuştur.

                İzzet-i İnsan, Fazilet-i Benî Âdem ;

                Varlıklar alemi içerisinde Cenab-ı Allah’ın eşref-i mahlukat ( en faziletli yaratılmış ) diyerek övdüğü mahluk; beşerdir, insandır. İnsan ise apaçık bir hüsran içindedir. ( Asr Suresi 2). Yüce Hâlik insanı diğer Mahlukattan tefrik etmiş ve  iki büyük hasleti; Akıl ve İrade-i Cüzziyye ile insanı faziletli kılmıştır. Zira insan bu iki hasleti kesp ettiğinde tarih sahnesinde toplumsal huzuru ve barışı tesis etmiş, uzaklaştığında ise karanlık çağlar zühur etmiştir. İnsan akıl ve iradesi neticesinde, faydalı ve zararlıyı tefrik eder ( ayırır ) bu sebepten Hukuk neş’et etmiş ( ortaya çıkmıştır), Doğru ile yanlışı tefrik etmesi sebebi ile İlimler inkişaf etmiştir. İyi ve kötüyü tefrik etmiş bundan mütevellit Ahlak tezahür etmiştir. Adalet ile zulmü tefrik etmiş bunun ile beraber Siyaset tebarüz etmiştir.

                Bu anlatılanlar içerisinde kadını, asabiyyet ideolojosinin ürünü olan ataerkil toplum yapısında hazin bir yerde mülahaza ediyoruz. Nesnel bir nazariyye ile, salt cinsellik bağı kurulan eş,erkek evlat doğurduğunda nispeten kıymetli, erkeği üzerinde etkisi olmayan, bireysel olarak toplumda hak sahibi olmayan, kendi kendine yaşamını idame ettiremeyen, cinsel etkinliği süresince, kocasını mutlu ettiği müddetçe kıymet verilen, erkek tarafından arasında kurumsal bir bağ olmaksızın üzerine çok sayıda eş alınan toplumun bir parçası olarak kadını mülahaza ediyoruz.

                Asabiyyet zihniyetinin meydana getirdiği radikal ataerkil toplum yapılanmasının derinliğini anlayabilmek adına bir darb-ı meseli hatırlatmak istiyorum. Araplarda babalar ilk çocuklarının adları ile anılırlardı. Bu çok yaygın bir adetti. Adeta ömür boyu kişiye izafe edilen sosyal bir mahlastı. İlk evladı kız olanlar için ise bu mahlas onlar için toplumda hayat boyu bir tahkir niteliği taşıyordu. Dolayısı ile bu sosyal eziklikten imtina ettikleri (kaçındıkları) için kız çocuklarını; adeta bir evcil hayvanı uzak bir yere araba ile götürüp bırakarak geri dönmek gibi, kız çocuklarını çöle bırakıp, bir kuyu kazıp kızlarını  boğazına kadar gömerek vicdanlarını, merhametlerini ve insanlıklarını da orada bırakarak dönerlerdi ve insanlık devam devam ederdi bazıları için. Konu ile alakalı Kuran-ı Kerimde Nahl Suresi 58-59.Ayetleri bizzat mezkur konuya ışık tutmaktadır. Yüce Allah, bu pozitif ayrımcılığı ayetin sonunda “ ne kadar kötü ve çirkin ”dir diye ifade ederek açıklamakta ve yanlışlığına vurgu yapmaktadır.

                Bir devrim, bin inkişaf

                Mükevvenatın müstakillen Hâliki ve Mâliki olan Cenab-ı Zülcelal Hazretleri, Âdemoğlu’ nun kendi kanununu yozlaştırıp, tahrif ederek insanların kendi kendilerine ettikleri bu zulme, eşitsiz yaklaşıma, o mukaddes muhtırası ile bir cevap veriyor… Yaratmış olduğu Âdemoğluna kıyamete kadar geçerli olacak bir buyruk irâd ediyor. Dünya yaşantısında; bireysel ve toplumsal huzur, refah ve saadetin tesisi, ebed-i istiragâhât olan Ahiret Hayatında ise namütenahi ikram ve ihsanlara kavuşabilmenin ip uçlarını, erkânını bizlere anlatan Kur’an-ı Hâkimi ile insanlığa son kez ve çok net kelâm ediyor. İslam nâzil oluyor, taassup yolu kapanıyor, toplumsal örf ve normlar adeta bir Devrim ile reforme oluyor. Kâinatın ilk en geniş kapsamlı ve uzunsoluklu devrimi; İslam inzal ediliyor ve bu devrim cihanşümul bir mefküre ile bir yetimin omuzlarında yükseliyor, yayılıyor.

                İslam ve Kadın

                Hz. Muhammed (sav) Cenab-ı Allah’ın Kur’an-ı Kerimde Âdemoğluna buyurduğu birçok vahyini yaşantısal örneklendirme yöntemi ile sîreten ( yaşayarak ) tebliğ ediyor. Kutlu Nebi Kadınlara yönelik ilk devrimini“ Sizin en hayırlınız, kadınlarına iyi davrananlardır” söylemi ile gerçekleştiriyor. Âziz ömrünün son demlerinde irâd ettikleri veda hutbelerinde dahi “ Kadınlarınız Allah’ın sizlere birer emanetidir…. “ hatırlatması ile İslam Devrimine gönül vermiş yüzbinlerce mücahide bunu unutmayınız dercesine vasiyet ediyor. Bu iki zaman arasında ise bir fert olarak Kadın toplumsal yaşamda hak ettiği yere yükseltiliyor. Ayaklarının altına cennet seriliyor. Mirastan pay sahibi edilip, en fazla bir erkeğin dört bayana kadar nikahlanması tahdid  ediliyor ( sınırlandırılıyor ). Kur’an’ın bir erkeğin dört kadına kadar evlenmesini emrettiği yönündeki düşünceler tamamen asılsız olup, oryantalistlerin islam tarihi ve hadis alanlarındaki çarpık, yanlış ve kasıtlı ifadelerinden neşet etmektedir. Nikah ve şartları ile kadın her yönü ile koruma altına alınıyor.

                Sosyo-Kültürel yozlaşma ile ortaya çıkan muharref “Kadın, namustur” anlayışı, İslam’ın özünde; “ Namus erkek ve kadın için eşdeğerdir”  şeklinde görülür. Taşra bölgelerinin sosyal aile yapılanmalarında yaygın olarak görülen erkeğin; müessir (yönlendiren) kadının; müesser ( yönlendirmelere teslim olan ) olduğu davranış formları, esasen sosyolojik nazariyye ( bakış açısı) ile değerlendirildiğinde; bunu da müselhem (bozulmuş) sosyo-kültürel anlayışların ortaya çıkardığı anlaşılır. İlaveten yalnızca kocanın, kadını üzerinde tehakümünün, haklarının olduğu anlayışı da yanlış bir ön kabul olarak sosyal yaşamda tatbik edilmekte ve bu idrak; muhtelif rivayetlere isnat edilerek ailelerimizin kültürel hafızasında yer etmektedir. Sevgili Peygamberimizden nakil edilen mütevatir Hadis-i Şeriflere ve tatbiklerine bakıldığında; eşlerin karşılıklı olarak birbirleri üzerinde sorumlulukarı ve hakları olduğu realitesi görülür. 

                Bir gelin dinen kayınvalidesine, kayınpederine ve eşinin akrabalarına hizmet ve ihsan ile sorumlu değildir. Velev ki kayınvalide ve kayınpederleri yatalak hasta dahi olsa. Bu sorumluluk evlat olarak kocaya düşmektedir. Bir anne evladını doğurduktan sonra  onu doyurması ve emzirmesinden dinen sorumlu değildir. Mezkur misaller teksir (çoğaltılabilir ) edilebilir fakat önemine binaen ifadesi mucip bir hususu izhar etmekte fayda mülahaza edilecektir. Mezkur örneklerde kadın dinen sorumluluk taşımasa da; olaylara vicdanen, merhamet temelli bir yaklaşım sergilenmesi örfen icap etmektedir.

                Ortaya konulan, yaşamın gerçeklerinden teşkil edilen misaller; akademik ve ilmi yaklaşım gereğince tahkik edildiğinde:

                İslam’ın, kadınının özgürlüğünü tahdid (sınırladığı ) ettiği savı tamamen gerçekdışı kalmaktadır.

İslami prensiplerin sosyal hayat içerisinde kadını evine mahpus ettiği düşüncesi, tamamiyle İslam’a bir iftira niteliği kazanmaktadır.

İslam Medeniyet mefküresinde kadının pozitif ayrımcılık ile değersiz görüldüğü iddası, asılsız bir yalan olmaktan ileri gitmemektedir.

Özünü İslam’dan ve doğrudan Allah (cc) den alan Şer’i Hukukun kadını muasır medeniyetler tasavvurunda, tahkir ettiği yaklaşımı mesnetsiz bir ütüyopyadır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve nehaberkocaeli.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.